6 Temmuz 2010 Salı

Bisikletle Turistik Şehir Turu,6.7.2010

Bisikletle Turistik Şehir Turu, 06.07.2010

Bugün bisikletle şehri turladım. Şehri tanımanın en iyi yolunun bu olduğunu düşünüyorum . Nijmegen oldukça küçük bir şehir. Hollanda'nın doğusunda 160.000 nüfusu olan ve 2000 yıllık tarihi ile Hollanda'nın en eski şehri. En önemli meydanı Grote Markt . Oldukça turistik bir yer olmasına rağmen 3.5 E 'ya bira içmeniz mümkün. 16yy. yapımı olan meydan ve kilise II.Dünya Savaşın'da yerle bir olmuş. Hatta sanıyorum perşembe günleri kiliselerden olabilecek hava saldırıları için hala siren tatbikatı yapılmakta. Savaş buralarda hala izini açıkça göstermekte.

Suyla oynayan özgür kız



Şehrin alış veriş Merkezi

Grote Markt Meydanından St. Stevenskerk Kilisesinin görünümü, 2010

Sirenlerden başka beni şaşırtan bir diğer şey havanın çok geç kararması oldu. Burada hava yazları saat 23:00'de kararıyor. Dolayısıyla günler oldukça uzun ve bereketli geçiyor. Dükkanlar ise saat 17:00'da kapanıyor. Birçok dükkanın ise ne zaman açık olduğunu keşfetmek oldukça zor. İnsanları ise oldukça iyi niyetli ve samimiler. Sokaktaki her Hollandalı en az 3 dil biliyor. Birçok farklı ülke vatandaşını burada görmeniz mümkün ama Afrika kökenli vatandaşlar yoğunlukta.Tabi bir de Türkler.


Evin Balkonundan kendi Portrem


Nijmegen'in en önemli özelliği Hollanda'nın en eski şehri olması. Burada tüm yapılar eski haliyle korunmaya çalışılmış evlerin birçoğu bahçeli yapılar. Şehir merkezinde daha modern yapıları görmeniz de mümkün ama Yüksek apartmanlara hiç rastlamıyorsunuz. Biz ise ne yazık ki hiçbir şehirde eski dokumuzu koruyamamışız.
Şehri Waal Nehri ayırıyor. O nedenle iki büyük köprü şehri birbirine bağlamış birinin üzerinden tren geçiyor. Nehir kıyısı oldukça hoş görünüyor. Köprü savaşta yıkılmış ama aynısını tekrar inşa etmişler. Nehrin üzerinde kayıktan yapılmış evler var. Oldukça keyifli yüzüyorlar.




Kerkboog Kilisesinin bahçesinden Grote Markt Meydanının bir görüntüsü


"Sanat Aşkı"


Çocuklar bu ülkede çok daha özgür görünüyorlar. Aileleriyle hayatın daha çok içindeler. Kafalarında kasklarıyla bisiklet kullanırken ya da ailelerinin bisikletlerindeki koltuklarda otururken onları görmeniz mümkün. Galiba çocuklar burada ağlamıyor.

Geçen gün evsahipleri ile meydanda bir şeyler içerken çok farklı yaştaki çocukların şehrin içindeki sularla oynadığına tanık oldum. Aileler çocuklara hiç müdahale etmiyorlardı. Ben de dedim ki bu Türkiye'de olsa çocuk üşütür korkusuyla biz asla buna izin vermedik. Daha sözümü bitirmemiştim ki başı kapalı ve Türk olduğunu tahmin ettiğim bir kadın tam çocuğu oynayacakken elinden tutarak çocuğa engel oldu. Deneyim denen olgunun önemini çok daha iyi anladım. Burası özgürlükler şehri sokaklarında yasal olarak esrarın satıldığı her yerinde içki içilebilen farklı cinsleri birlikte görebileceğiniz bir kent ama herşey dozunda aşırılıklar hiç bir şekilde sırıtmıyor. Sistem içinde yükselip alçalan dalgalar gibiler. Sistemin dışına çıkmak gibi bir kavram yok çünkü sistemden herkes memnun gibi görünüyor. Tabi bunlar ilk izlenimlerim. Zaman içinde değişe de bilirler.Zaman ne getirecek bunu da birlikte göreceğiz.
Günlüğümü tamamladığım gecenin bu geç satinde tüm kaosa rağmen ülkemin herşeyini özlediğimi söyleyebilirim.


Kalın Sağlıcakla...