10 Temmuz 2010 Cumartesi

Şimdi Okullu Oldum, 14.07.2010

Radboud Üniversitesi Nijmegen,14.07.2010

Bu sabah okula gidip öğrenci işlemleriyle uğraşmam gerekiyordu. Bu nedenle erken kalktım ve önce çarşıya gittim. Amacım kendime bir yağmurluk almaktı. Çünkü bu şehrin havasını tahmin etmek çok zor. Güneşliyken bir bakıyorsunuz fırtına boran.

Uzun bir aramadan sonra pahalı bir outdoor mağzasından ucuz birini alıp kasaya gittim. Cebimde sadece 500 e para vardı. Kasiyere uzattım ben bunu bozamam dedi ve bankaya gitmemi önerdi. Banka şehrin çıkışında bir yerde. Atladım bisiklete girdim içeri 500e uzattım. Kadın bu parayı bozamayacağını söyledi. Bankada hesabım olması gerekiyormuş. Hadi bakalım kaldım mı öyle ortada dımdızlak. Aziz Nesin’i aratmaz bir hikaye. Bir çözüm bulunamadığı için çıktım bankadan. Cebimde 3,5 e bozukluk var. Mecbur okulada gidilecek. Düştük yola.



Üniversitemizin Amblemi

Bankaya uğradığım için ters istikametten girsem de sonunda okul yolunu bulabildim. Aşağıda okul binasının fotoğraflarını göreceksiniz. Kocaman bir kampus. Yanlışlıkla ters taraftan girmişim Çünkü okulun bir çok girişi var. Kart mart soran da yok hani .
Bir baktım tıp fakültesinin içinde debeleniyorum. Sora sora buldum merkez öğrenci işlerini. Burada öğrenci işleri müthiş çalısıyor. Türkiye’nin hiçbir okuluyla kıyas edilemez. Sistem mükemmel işliyor. Aşağıda fotoğrafını görünce şaşıracaksınız çünkü daha çok bir bankayı andırıyor. Numaratörden bir numara aldım 2-3 dakika içinde numaram yandı. Görevliye Erasmus öğrencisi olduğumu söyledim hemen bilgisayara baktı ve kayıtlı değilsiniz dedi. Erasmus bölüm sorumlusunu aradı. O da yerinde yok. Kadına öyle zavallı bakmış olacağım ki üzülmeyin yazınız elinizde bu sorun yaratmaz sizi kayıt ederiz yarın sabah tekrar uğrayın dedi. Teşekkür ederek çıktım. Zaten sıcakta 30 dak. Pedal çevirmişim. Yorulmuşum . Açıkmışım .Uykusamışım!

Radboud Üniversitesi, Fen Bilimleri Bölümü


Kantine girdim. Yemek hazırlığı var. Yesem mi ?dedim içimden. Gittim fiyatlara baktım. 3.5 e yazıyor. Bizdeki tabildot usulü , girdim aldım yemeği kasaya gittim. 3.5e göründü. Parayı çıkarmaya çalışırken kadın kart sordu:

-Ne kartı pardon

-Öğrenci kartı

- Ben erasmus öğrencisiyim kartım henüz çıkmadı

- o halde 6.5 e

-yaa! Ne güzel (tabi bu güzel o güzel değil.)

Başladım çantayı karıştırmaya Allahım her şey var 500e bile var. Ama aç kaldık şu memlekette. Bunları düşünürken aklıma dışarıdaki bankamatik geldi. Okula gelirken gözüme ilişmişti. Kadına; “One minute” denen o sihirli cümleyi kullanarak. (Başbakanda işe yaramıştı belki bizde de yarar kimbilir) Bir koşuda çıktım dışarı kartlarımı gözden geçirdim. Bir yandan kaptırırsam diye korkarak, ya bismillah! deyip soktum hazneye. Dili sordu İngilizceyi seçtim, şifremi istedi yazdım, iyi gidiyorum. En azından o beni tanıdı. Çekmek istediğim limiti sordu. Yazdım. Fatura isteyip istemediğimi. Ona da cevap verdim. Aaa para geliyor. En son neye bukadar sevindiğimi hatırlamıyorumJ

Hayatımın en güzel yemeğini yedim. Para var ya artık bir de kahve içtim üzerine (Cihan Hocamı da anarak) değmeyin keyfime.

Radboud Üniversitesi, Fen Bilimleri Bölümü


Saat 18:00 oldu bu arada. Dün plan yapmıştım . Okulun yakınlarında bir park var. Orayı göreceğim. Dışarı çıktım o yakıcı sıcaktan eser yok. Hava biraz kapatmış ama yine de kararımdan vaz geçmedim. Bastım pedallara, sür babam sür. Burası şehrin biraz dışı. Daha çok küçük apartmanlar küçücük bahçeli evler var. Akasya ağaçları iki yolun kenarında sıralanmış kokusu müthiş genzinizi yakıyor. İnsan burada huzurdan ölemez diye düşünürken pedallara basıyorum gelemiyoruz parka hava iyice kapadı.

Üniversitenin Meşhur Kültür Kafesi, öğrenci maç saatini beklemekte

İnsanlar çıkıp dışarı bakıyorlar. Benim arkama doğru. Ben de bir durayım bakayım dedim. Bir de ne göreyim! arkası simsiyah. Bulutlar siyah beyaz bir film sahnesinin platosu . Yağmura yakalanmamak için basıyorum pedala yok olmuyor. Yağmura yakalanacağız galiba ne yapalım en fazla ıslanırım dedim. Ama bir yandan hızla sürüyorum. Şehir merkezine yaklaştım artık ne park ne de başka bir şey düşünecek hal kalmadı. Şehrin merkezinde bir fırtına koptu. Şehrin göbeğinde hortum oluşur mu? Oluştu. Zaten yağmurluğumu da sabah alamamışım :(

Kültür Kafede bira ilan tablosu

Saçlarımdan sular aka aka sürdüm eve. Islak kedi yavrusu gibi koşarak odama çıktım. Hemen sıcak bir banyo. Sıcak bir fincan çay, dışarıda fırtına, boran . Elimde Türkçe bir roman. Değmeyin keyfime .Güzel kent burası. Yaşanılası bir yer. Bu kadar yağmur yağdı. Sokaklarda tek damla su yok . Adamların şehrini bisikletle bir uçtan bir uca geziyorsun. Her şey sistemli bir şekilde işliyor. Yaşanılası bir yer burası . Ah benim güzel ülkemde biz niye bunu yapamıyoruz. Çok mu zor bilmem ki.

Sevgiyle kalın.

Üniversitenin merkez öğrenci işleri

Bu arada aslında bu yazıda okulu tanıtmak istiyordum ama yazı kendini yazdı. şimdi okulla ilgili kısa bir bilgi vereyim. Belki ilgilenen olur. Efendim Üniversitemizde ( daha dün geldim ve alt tarafı staj yapıyoruz ama olsun yine de bizim üniversitemiz) dokuz fakülte ve 17.500 öğrenci bulunmaktadır. Sosyal bilimler alanında iyi bir üniversite olduğu söylenmekte.
Eğitim dili genellikle İngilizce ve birçok farklı ülkeden öğrenci eğitim alıyor. Özellikle felsefe bölümü çok iyi (çünkü zaten sadece bu bölümü biliyoruz.) Hocalarla henüz görüşemesem de öğrencilerin bir kısmı ile tanıştım. Çok farklı kültürlerden buraya gelmek ilginç bir duygu ama sonuçta herkes aynı nedenle burada. Herkesin amacı iyi bir eğitim almak. Bu okulun da bunu başardığı söylenebilir.
Üniversitemizin Yemekhanesi

Okul binaları genellikle yatay olarak inşa edilmiş ama sosyal bilimler büyük bir bina olarak tasarlanmış. İçerideki tüm tasarım çok sade ama kullanışlı. Her bölümün kendine ait bir kafesi ve dinlenme odası var. Öğrenciler için düzenlenmiş alanlar çok hoş. Onlarında bir kültür kafesi var. Pek bizimkine benzemese de. Yemekhane oldukça ışıklı ve modern bir yapı. Basit ama şık. Kocaman bir alanda iki üniversite diğeri ise Han Üniversitesi. Üniversite tüm şehrin havasını değiştirmiş herkes mutlu. Büyük öğrenci yurtları var. Yurt denilince tüylerim diken diken olur ama bunlar öyle değil . Yemekhanede öğrenci, hoca ayrımı yok. Ders saatleri dışında herkes birlikte vakit geçiriyor. Hem kafesinde hem de yemekhanesinde içki serbest herkes içiyor. Ama henüz sınırı aşanı görmedim. Kimse kimseyi gözlemiyor. Kimse kimseye uyarıda bulunmuyor. Özgürlük her yerde hissediliyor ancak ilginç olan herşeyin dozunda kalabiliyor olması. Kişiler özgürlük alanlarını kendileri kontrol ediyorlar. Bu nasıl kazanılmış bunu bilmiyorum ama üzerine düşünülesi bir konu. Fiyatları ve kabul koşullarını da kısa sürede ekleyeceğim. Şimdilik böyle. Beni izlemeye devam edin. Hatta yorum yazın
sevgiler.

Üniversitemizin Yemekhanesi


Üniversitenin Sosyal Bilimler Binası, 15.Kat Felsefe'ye ait.